bread

Ahmad Jamal: En çok kendimden etkilendim

Efsane caz piyanisti Ahmad Jamal 13. Uluslararası İstanbul Caz Festivali’nde 5 Temmuz’da bir konser verdi. 76 yaşındaki piyanist konserde son çıkan albümü ‘After Fajr’dan (2005) kendi bestelerini seslendirdi. Sanatçıyla konser gününün sabahında kısa bir söyleşi yaptık.

Daha önce de İstanbul’da konser verdiniz. Siz de nasıl bir izlenim kaldı?
Daha önce Spyro Gyra ve Stan Getz ile gelmiştim. Doğrusu üzerinden çok zaman geçti. Nasıl bir konserdi hatırlamıyorum ama konser için İstanbul’a yeniden geldiğim için memnunum.

Pittsburg’u müzikal anlamda nasıl tanımlarsınız?
Pittsburg müzikal anlamda dünyanın en önemli şehirlerinden biri. New Orleans gibi… İnsanlar farkında değil ama aslında sürekli Pittsburgluları dinliyorlar. George Benson, Gene Kelly, Billy Strainhorne, Roy Eldridge, Art Blakey, Errol Garner, Dodo Marmarosa, Billy Strayhorn… Hepsi Pittsburglu.

Bir dönem Şikago’da da yaşadınız. Orada bir kulübünüz vardı.
Evet. Alhambra adında bir caz kulübüm vardı. ABD’nin ilk içki içilmeyen kulübüydü. İnsanlar yemek yiyip müzik dinlemeye geliyorlardı. Çok güzel günler geçirdik orada. Ama 60’lı yılların başında Şikogo’dan ayrıldım. Zamanı gelmişti. Çok fazla travma vardı hayatımda. Sonra New York’a geldim. Şimdi Connecticut’da yaşıyorum.

Adınız Fritz Jones’du. Nasıl Müslümanlığı seçtiniz.?
Beni adım Ahmad Jamal. Ben Müslüman olarak doğdum…

Bu konuda konuşmayı tercih etmiyorsunuz sanırım.
Konuşuyorum işte, benim adım Ahmad Jamal. Ben Müslüman olarak doğdum…(Gülüyor)

Eee peki. Gençlik yıllarınızda müzik eğitiminizi bırakıp hayatınızı kazanmaya başladınız. Eğitime devam etseniz kariyeriniz nasıl bir yol çizerdi?
Evet Juillard Müzik Okulu’na gitmeyi istedim ama ailem çok fakirdi çalışmam gerekiyordu. Ben de kulüplerde blues çalıyordum. Hayatımda ‘eğer’lere pek itibar etmem. O zaman insan gelişmeye kapıları kapamış oluyor. Hayat neyse odur. Dönüp geriye bakmamak lazım.

Kulüplerde çalmaya başladığınızda ‘bebop’ dönemiydi. En çok kimlerden etkilendiniz?
Çoğunlukla yaşadığım şehirdeki müzisyenlerden etkilendim. Erol Garner en çok etkilendiğim kişi oldu. Nat King Cole, Art Tatum, Duke Ellington, Count Basie’i de etkilendiğim müzisyenler arasında sayabilirim. Ama en çok kendimden etkilendim… (Gülüyor)

Bebop sonrası Caz trio sound’unu yeniden tanımlayan adam olarak biliniyorsunuz. Yaptığınız yeniliği anlatır mısınız?
Yaptığım müzik sonuçta Pittsburg müziği idi. Gitar, piyano, bas üçlüsü büyük konserlerde yetersiz kalıyordu. O yüzden gitarın yerine dünyanın en iyi davulcularından birini gruba aldım: New Orleans’lı müzisyen Vernell Fournier’yi.

Miles Davis’in size saygılarını sunması caz camiasının size karşı yaklaşımını değiştirmiş. Doğru mu?
Miles Davis hayranımdı. İyi bir müzisyen bir başkasından övgüyle söz ettiğinde insanların ilgisini çeker. Çünkü dışardan değil içerden biri söz konusudur.

Miles Davis’le hiç birlikte çaldınız mı?
Hayır. İkimizin de kendi grupları vardı. İkimiz de grup lideriydik. Beraber çalamazdık.

Biyografi

2 Temmuz 1930’da Pittsburg’da doğdu. 3 yaşında piyano çalmaya başladı. 1950 yılında ilk triosu ‘The Three Strings’i  kurdu. Prodüktör John Hammond tarafından keşfedildi ve Okeh Records ile anlaşma imzaladı. “Ahmad’s Blues”, “New Rhumba”, “Manhattan Reşections”, “Tranquility, Extensions”, “The Awakening”, “Night Mist Blues” ve “If I Find You Again” gibi besteleriyle ün kazandı. 1970 yılında ‘Mash’ filminin soundtrack’i için Johny Mandel’in bestesini seslendirdi. 1995 ‘te Meryl Streep ve Clint Eastwood’un oynadığı ‘The Bridges of Madison County’ için “Music, Music, Music” ve “Poinciana adlı parçaları yazdı. 2004’de ‘Live In Baalbeck’ konseri Lübnan’da eski bir Roma Kilisesi’nde filme çekildi.

Ahmad Jamal’la yapılan bu söyleşi, Tetra İletişim tarafından, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) için üretilen “Mesam Vizyon” dergisinin 1. sayısında (Ağustos – Eylül 2006) yer aldı. Esra Okutan tarafından gerçekleştirilen söyleşinin fotoğraflarını Sinan Kesgin çekti. Sayfa tasarımı ve uygulaması Yavuz Gündüz ve Murat Ateş tarafından yapıldı.