bread

Ağlayanla ağlayan sen, gülenle gülen sen: Tanju Okan

Tanju Okan bir şarkı yazarı değildi. Hiç olmadı. Ancak bütün şarkıları “hisle” okuyan, hepsine kendinden bir şeyler katan nadir “yorumcu”lardandı. Bunun için her dönemde herkes tarafından çok sevildi. On iki yıl önce bir mayıs akşamında aramızdan ayrılan Tanju Okan’ı seslendirdiği şarkılarla anıyoruz.

Memleketin gelmiş geçmiş en büyük sesi kim, diye soracak olursanız, bu satırların yazarının (hem de düşünmeden) vereceği cevap tektir: Tanju Okan. Türkiye’de ‘pop’ müziğe daha ilk yıllarında gönül veren, ölene dek söylediği şarkılarla hepimizin kalplerini fetheden Tanju Okan on iki yıl önce bir mayıs akşamında aramızdan ayrıldı ve ölümüyle bizi derinden sarstı. Eşi, benzeri olmayan bir yorumcuydu. Bunca özlememiz, şarkılarını dinlerken hala ağlıyor olmamız belki de ondan. Tanju Okan, İzmir doğumlu. Liseyi Balıkesir’de bitirdikten sonra şan eğitimi almak üzere İtalya’ya gidiyor. Profesyonel şarkıcılığı, 1961’de Ankara’da başlıyor. Bir yıl sonra, Müfit Kiper Orkestrası solisti olarak İstanbul’a yerleşiyor. 1964, onun için bir dönüm noktası, çünkü Balkan Melodileri Festivali’ne, Milli Orkestra’nın üç solistinden biri olarak gönderiliyor. Dönemin en büyük yıldızları Tülay German ve Erol Büyükburç’un yanında bu festivale katılması, üstelik canlı performans esnasında en büyük alkışlardan birini alması ile dikkat çekiyor. Tülay German, anılarında Tanju Okan’ın sahneye rakı kadehi ile çıktığından, etkileyici bir performans sergilediğinden söz ediyor ve alkışların dakikalarca sürdüğünü anlatıyor. İlk Tanju Okan plaklarından birinde bu festivalde söylediği türkü var: “Kundurama Kum Doldu”. Bildiğimiz Tanju Okan’ın oldukça dışında, çekingen ama gelecek vaat eden bir yorum bu. Bu plakla eşzamanlı olarak yayınlanan “Maça Dolmuş” ise memleketin ilk futbol plaklarından biri! Bu iki plaktan önce bir İtalyanca taş plak yaptığına dair rivayetler var ancak bu plağı henüz gören yok.

1967, Tanju Okan açısından önemli bir tarih. İlk iddialı denemesini yapıyor ve Frank Sinatra’nın meşhur “Strangers in the Night”ına Fikret Şenes’in yazdığı Türkçe sözleri yorumluyor: “İki Yabancı”.

AJDA İLE PİŞTİ
1967, Tanju Okan açısından önemli bir tarih. İlk iddialı denemesini yapıyor ve Frank Sinatra’nın meşhur “Strangers in the Night”ına Fikret Şenes’in yazdığı Türkçe sözleri yorumluyor: “İki Yabancı”. Ancak talihsizlik mi desek, aynı dönemde bir başka genç şarkıcı, Ajda Pekkan, hem de aynı şarkıya ve aynı adla Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı Türkçe sözlerle büyük çıkışını yapıyor! Tanju Okan, başarısızlıkla sonuçlanan bu girişimin ardından Rüçhan Çamay’la stüdyoya giriyor ve dönemin meşhur iki düet şarkısını (“Yaşanmaz Aynı Evde”/”Somethin’ Stupid” ve “Babam Gibi”/”Summer Wine”) onunla birlikte yorumluyor. Memleket popunun enteresan plaklarından biri oluyor bu, ancak bu da ticari anlamda bir başarı getirmiyor. Sonrasında bir kısım aranjmanlar ve “Haydar Haydar” gibi türkü yorumları var.

Derken, Nino Varon’un sihirli eli Tanju Okan’a değiyor: Georges Moustaki’nin “Le Meteque” şarkısı Nino’nun sözleriyle “Hasret” oluyor ve Tanju Okan, onun önerisiyle şarkıyı ağlayarak seslendiriyor.

MUAZZAM YÜKSELİŞ BAŞLIYOR
Derken, Nino Varon’un sihirli eli Tanju Okan’a değiyor: Georges Moustaki’nin “Le Meteque” şarkısı Nino’nun sözleriyle “Hasret” oluyor ve Tanju Okan, onun önerisiyle şarkıyı ağlayarak seslendiriyor. Bunda, stüdyoya girmeden içtiği bir duble rakının da etkisi var elbet. 1970’te onunla tanışan Nino Varon, Tanju Okan’ın bundan sonraki hayatında bir yol gösterici oluyor ve sanatçının muazzam yükselişi başlıyor. Kendisiyle yaptığımız bir söyleşide, “En çok özlediğim şarkıcı Tanju Okan. Çok özel bir adamdı, çok iyi bir dosttu…” deyişi o yılların birikimi. Ardından Çiğdem (Talu) ve Mehmet Teoman yılları başlıyor. Sözlerini onların yazdığı şarkıları seslendiriyor, Tanju Okan. Antuan Şöriz’in himayesinde, Nino Varon’un desteğiyle Diskotür adına plak yaptığı 1974 – 75 yılları. Ancak onun öncesinde, “Hasret”in izini süren “Öyle Sarhoş Olsam ki” ve “Koy Koy Koy” var. Bir de Nilüfer ve Modern Folk Üçlüsü’yle bir plak macerası: “Arkadaş Dur Bekle / Kim Ayırdı Sevenleri”… Tam o yıllarda elden kaçmış bir fırsattan söz etmenin tam zamanı: Meşhur “Samanyolu”, Türkiye’ye gelip giden Patricia Carli tarafından beğeniliyor ve Carli, şarkıya Fransızca sözler yazıyor. Ortaya çıkan “Oh Lady Mary”yi Tanju Okan’a söyletmek istiyor. Hikayenin gerisini Nino Varon özetlesin: “Tanju Okan onu Avrupa’da söyleyecekti ama parayı denkleştirip gidemediği için David-Alexander Winter’a kaldı…”.

Naif ama bir o kadar da etkileyici bir yorumcu. Onun içindir ki ağzına içki koymamış insanı bile ağlatıyor!

‘KADINIM’
Diskotür yılları, görece neşeli şarkılarla dolu. “Darla Dirlada”, “Güzel Yok mu İnsafın”, “Yolla Yolla”, “Seni Sevdim Ben”, bu dönemden… “En Güzel Aşkı Bulacaksın” o arada başka bir şirkete yapılmış ancak Tanju Okan’ın en popüler şarkılarından biri olmuş. Plağın arka yüzünde ise “El Bimbo”nun Türkçesi “Şerefe” var. 1975, bir başka önemli tarih. Tanju Okan, bu yıl, Mehmet Teoman’ın yazdığı sözlerle “Kadınım”ı seslendiriyor ve memleket popunun en acıklı plaklarından birisi böylelikle ortaya çıkıyor. “Kadınım”, Tanju Okan’ın alâmetifarikası oluyor. Bu satırların yazarı, onun sadece “Kadınım”la anılmasını esefle karşılıyor ama azımsanamayacak bir insan topluluğu bunu maalesef böyle yapıyor. Bu, Tanju Okan’ın muazzam yorumculuğuna halel getirmiyor elbette. Yine de şu ana kadar saydıklarımız ve bundan sonra sayacaklarımızla birlikte “uzun bir hikaye”nin küçük bir durak noktasının bu kadar abartılmasını içimize sindiremiyoruz galiba… “Ölsem de dik durmaz / sarhoştur mezar taşım”, “dünyanın merkezi bu meyhanedir” ya da “benim en iyi dostum içkim, sigaram”… Bunlar da Tanju Okan’ın “içkili” şarkılarından pasajlar. Onun halk nezdinde kabul görmesinin başlıca etkenleri. Bunca sevilmesinde insanların kendini bulmasının payı var elbet: Naif ama bir o kadar da etkileyici bir yorumcu. Onun içindir ki ağzına içki koymamış insanı bile ağlatıyor!

Erken döneminde “Başlık Parası”na dikkat çeken Okan, ‘70’lerin ikinci yarısında pahalılık, ev sahibi, kuyruklar gibi meselelere de değiniyor.

SOSYAL TEMALI ŞARKILAR
Tanju Okan diskografisinde bildik şarkılar da var: “Deli Gibi Sevdim”, “Gülünce Gözlerinin İçi Gülüyor”, “Kemancı” gibi şarkıların, onun içten yorumuyla bambaşka bir hal aldığını söylemek hiç de yanlış olmaz. “Parkta Yatıyorum”, “Benim Halkım” ve “Biz Doğuştan Sanatçıyız” ise sosyal temalı şarkıları. Erken döneminde “Başlık Parası”na dikkat çeken Okan, ‘70’lerin ikinci yarısında pahalılık, ev sahibi, kuyruklar gibi meselelere de değiniyor. Bu plaklar, onun için, Tanju Okan diskografisinde hep ayrıksı bir yerdeler. 1980’de yaptığı “Yorgunum”, ise, bu satırların yazarınca memlekette yapılmış en iyi albümlerden biri kabul edilir. Çiğdem Talu’dan Melih Kibar’a, Bora Ayanoğlu’na uzanan bir devler ordusunun imzası vardır bu albümde ve ilk şarkısıyla sizi sizden alır, bambaşka bir yere götürür, bırakır. Tanju Okan, pek çok firmayla çalışan sanatçılardan… Sahibinin Sesi ile başlayan maraton, son albümünü yaptığı Marş Müzik’te noktalanıyor. Son albümlerinin (hastalık dönemini yansıtan) birer belge olmaktan öte pop müziğe bir katkısı yok. Belki, Enrico Macias’ın “Zingarella”sına getirdiği “Çal Çingene” yorumuyla yeniden popülerliği yakaladığı söylenebilir ancak bu da göreli bir popülerlik. Belki de pop müziğin “patladığı” yıllarda yapılmış naif bir çıkış.

Bir şarkı yazarı değildi. Hiç olmadı. Ancak bütün şarkıları “hisle” okuyan, hepsine kendinden bir şeyler katan nadir “yorumcu”lardandı. Bunun için her dönemde herkes tarafından çok sevildi.

‘BİR KÖŞESİNDE YÜREĞİMİN GİDER URLA’NN DENİZLERİ’
Bir şarkı yazarı değildi. Hiç olmadı. Ancak bütün şarkıları “hisle” okuyan, hepsine kendinden bir şeyler katan nadir “yorumcu”lardandı. Bunun için her dönemde herkes tarafından çok sevildi. O kadar büyüktü ki, bir dönem onlarca şarkıcının sahne aldığı şenliklerden birinde, izleyicilerin sabaha kadar onu bekledikleri rivayet edilir: Sanatçılar sahneye alfabetik sırayla çıkı yordu ve T harfine sıra anca gelmişti! Hastanede yattığı günlerdi; yakınlarda çok sevdiğim dayımı kaybetmiştim, yorucu ve yıpratıcı günler geçiriyordum. Bir akşam evin telefonu sahiden acı acı çaldı ve kadim dostum İbrahim Eke, boğazında düğümlenen hıçkırıklar arasında sadece “televizyonu aç” diyebildi. Televizyonu açmadan anlamıştım: Beklenen olmuştu. Bizim için çok önemliydi Tanju Okan, hâlâ öyle. Birlikte vakit geçirdiğimizde onu anarız, dinleriz ve rakı kadehlerinden biri illa ki “Tanju Baba” şerefine kalkar. Tanju Okan, hayatının son demlerini Seferis’in de memleketi olan Urla’da, limanın karşısındaki sevimli Rum evinde ve teknesi “Hasret”te geçirdi. Yalnızdı, uzaktı ama mutluydu. Bu arada siroz teşhisiyle sürekli hastaneye gitti geldi. Bu gidiş gelişler onu yormuş olmalı ki, 23 Mayıs 1996’da bizi bu dünyada bırakarak, bir daha gelmemek üzere aramızdan ayrıldı. Şimdi, kendisi değil ama belediye başkanı tarafından yaptırılan heykeli Urla’ya gelenleri karşılıyor. Hemşehrisi Necati Cumalı’nın dizeleri, onun son dönemini simgeliyor sanki: “Bir köşesinde yüreğimin / Gider gelir Urla’nın denizleri” Daha anlatacak çok şey var: İstanbul Müzik Festivali’ndeki etkileyici performansı, şahane konserleri, acıları ve sevinçleri ve yakın zamanda keşfedilen “Hancı” şarkısı ve yayınlanan toplama albümleri… Ancak bir yerde nokta koymak gerek, çünkü Tanju Okan, anlatıldıkça anlatılan şarkıcılardan. Bütün zamanların (bizce) en iyisi. Ama bu noktada sözü Çiğdem Talu’ya bırakalım ve onu en iyi anlatan şarkılarından birisini analım. Az önce sitayişle söz ettiğimiz “Yorgunum” albümünü kılıfından çıkartıp pikaba yerleştiriyor ve iğneyi üzerine koyarak plağı döndürmeye başlıyoruz. Tanju Okan’ın tok sesi odayı doldururken masadaki rakı kadehine tek başımıza “şerefe” yapıyoruz; bu “şerefe”nin onun tarafından muhakkak duyulduğuna inanarak: “Ağlayanla ağlayan ben /Gülenle gülen ben / Her sevinci, her kederi / Dostlarla paylaşan ben //Ayrılanla ayrılan ben / Sevenle seven ben / Her acıyı, her sızıyı / Kalbinde taşıyan ben // Sanma ki içmişim / Sanma ki sarhoşum / Günlerdir, aylardır, yıllardır / Yorgunum…”

Bazı 45′likler
İbibikler Öter Ötmez Oradayım
Kundurama Kum Doldu (Sahibinin Sesi Plak)
İki Yabancı / Sarhoş
Kadınım (Diskotür Plak)
Kemancı (Gönül Plak)
Hasret / Ah Bir Zengin Olsam (Yonca Plak)
Parkta Yatıyorum / Çocukluğum (Philips)
Şerefe / Aşkı Bulacaksın
Ayyaş / Var Mısın İçelim
Yıldönümü / Deli Gibi Sevdim
Başlık Parası / Gelme Ölüm
Ölümünden sonra da Odeon Plak`tan Bir Zamanlar,
Best Of Tanju Okan ismiyle iki albüm çıktı.

Filmleri
Cüppeli Gelin, (1964)
Şekerli Misin Vay Vay, (1965)
Yalancının Mumu, (1965)
Fakir Bir Kız Sevdim, (1966)
Aşkın Kanunu, (1966)
İçimdeki Alev, (1966)
Berduş Kız, (1970)
Ah Bir Zengin Olsam, (1971)
Cımbız Ali, (1971)
Kaynanam Kudurdu, (1973)
Şiribim Şiribom, (1974)
Ne Haber, (1976)
Gazap Rüzgarı, (1982)

Tanju Okan, hayatının son demlerini Seferis’in de memleketi olan Urla’da, limanın karşısındaki sevimli Rum evinde ve teknesi “Hasret”te geçirdi. Yalnızdı, uzaktı ama mutluydu.

Tanju Okan’a ilişkin bu yazı, Tetra İletişim tarafından, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) için üretilen “Mesam Vizyon” dergisinin 9. sayısında (Mayıs – Haziran 2008) yer aldı. Murat Meriç tarafından kaleme alınan yazının sayfa tasarımı ve uygulaması Didem İncesağır ve Orçun Peköz tarafından yapıldı.