bread

Google: Dünyanın bilgi küpü

Dünyanın bilgisi denilen platformun %70 i hala basılı platformda bulunuyor, yani dergilerde, ansiklopedilerde, gazetelerde ve kitaplarda. Google ise tüm bu bilgileri dijital ortama koyup aranabilir hale getirmek istiyor. Yani dünyanın bilgi küpü olmayı sürdürmek konusunda Google, her zamankinden çok daha fazla kararlı..

Kriz tüm dünyayı sinsi sinsi sararken, bir çok internet ve teknoloji şirketi çalışanlarına yol verirken, Google bu durumdan pek etkilenmiş görünmüyor. Peki nedir Google’ın sırrı? 70-20-10 kuralı, çalışanları işe alırken gösterilen hassasiyet, eğlenceli ve inovatif çalışma ortamı, maksimum müşteri memnuniyeti, ilginç iş modeli ve dünyanın bilgisi olma konusundaki kararlılığı… Google Türkiye Pazarlama Direktörü Mustafa İçil(?)  heyecanla anlattı. Ve bir kez daha anladık ki, başarı fark yaratmaktan geçiyor! Önemli olan rakiplerle değil kendinizle yarışmayı başarabilmek.

Kariyer öykünüze baktığımda, bilişim sektöründe herkesin çalışmak istediği hatta hayali olan bir sürü firmada çaliştığınızı görüyorum. Microsoft, Apple ve şimdi de Google … Nereden geliyor bu teknoloji merakı?

Benim bilgisayara, teknolojiye merakım cok öncelere dayanıyor. Ortaokul dönemlerimde ufak elektronik devreleri alıp onlarla oynadığımı hatırlıyorum, elektronik çok ilgimi çekiyordu. Ayrıca, ilkokul dönemimde yazlık komsularımızdan biri evine bilgisayar almıştı, eski ilk çıkan kişisel bilgisayarlardan, üzerinde kodlar yazıyor, bir oyun cıkıyordu. Sene 80-81 falandı, o zamandan eğilimim başladı teknolojiye.

Orta sonda iken yazın, yazılım ve donanım satışı yapan bir bilgisayar şirketine girdim ve bir süre çalıştım. Lise 2 ‘de iken bir bilgisayar dergisine yazı ve haber çevirmeye başladım. Hatta bir dönem 7-9 yas grubu arası Galatasaray klübünden gelen çocuklara cok basit anlamda  bilgisayar programlama dili uzerine egitim vermiştim. Üniversitede de Boğaziçi Bilgisayar bölümüne girdim. Ondan sonra yurtdışında Microsoft’ta bir staj olanağı yakaladım.  Bu tarz şeylerde şans da önemli ama  firsatlar karsınıza cıktığında asılıp o fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek sizin sorumluluğunuz, aksi takdirde elinizden kaçırabilirsiniz. Bu fırsat önüme çıktığında hemen kabul ettim, 3 ay kısa dönem stajyerlik yaptım, sonra  BT Yöneticiliği pozisyonu açıldı ve bana  önerdiler, bu şekilde Chicago’daki Microsoft kariyerim başlamış oldu.

Bu arada okuyor muydunuz hala?

Üniversite bitmişti, zaten tam da o yaz başlamıştım staja. Chicago’da çalışırken  Microsoft Türkiye’de yeni pozisyonlar olduğunu gördüm. O dönemde Türkiye’de teknoloji sektörü yeni yapılanıyordu. Benim için de Türkiye’ye gelip buradaki projelerin ve yeni yapılanmaların başında olmak daha heyecan verici geldi. Zaten Türkiye’ye geldigimde o zamanlarda Microsoft çok çekirdek bir ekipti. İlk başta Sistem Mühendisi olarak çalışmaya başladım ama zaman içinde işin pazarlama tarafında olmak daha keyifli geldi. Ve böylece kendimi pazarlama bölümünde buldum. Microsoft’ta yaklaşık 11 sene çalıştım. Son olarak Windows’dan sorumlu Ürün Pazarlama Müdürü olarak görev yapıyordum. Microsoft sonrası Apple’dan teklif geldi. Apple bir pazarlama uzmanı için harika bir marka.  İnsanın hakikaten hem markayı hem de ürünleri severek ve inanarak pazarlayabileceği bir marka. Apple’da iki sene Pazarlama Müdürü olarak çalıştım ve sonrasında Google’dan teklif geldi. Google’a  baktığımızda daha 10. yaşını dolduran çok genç ve dinamik bir şirket görüyoruz. Farklı yaklaşımı ve farklı çalışma prensipleri sayesinde marka değerini bir anda dünyanın neredeyse en değerli markaları seviyesine çıkartan bir firma. O zamanlar Google da Türkiye’de yeni bir yapılanmaya başlıyordu.  Hem farklı bir şirket kültürünü görmek hem de Türkiye’de bu yapılanmanın bir parçası olmak kaçırılmaz bir fırsat diye düşündüm ve 1.5 yıla yakın bir süredir Google Türkiye Pazarlama Direktörlüğü görevini yürütüyorum.

Microsoft, Apple ve Google. Tüm bu şirketlerde çalışmak size vizyon ve bakış açısı olarak neler kattı?  Kendinizi daha mı cesur, daha mı radikal veya daha mı güvenli hissediyorsunuz mesela?

Kesinlikle insanın bakış  açısını çok genişletiyor, kendine güvenini de oldukça arttırıyor. Markalardan bağımsız olarak, farklı ortamlardaki tecrübelerin çok büyük bir önemi var. Bir firmada çalışırken,  insan ürünü kendi markası olarak sahipleniyor, başarılı olmak için zaten en önemlisi inanmak. Ve belli bir yapı, çalışma ortamı ve şirket yapısı insanın kafasında oturmaya başlıyor. Farklı bir ortama geçtiğinde insan görüyor ki aslında her firmanin kendi içinde cok başarılı olduğu noktalar, farklı karakteristikleri var. Baktığım zaman, Microsoft  çok başarılı bir firma, Apple  çok başarılı bir firma, Google çok başarılı bir firma. Ama yapı olarak çok farklı firmalar, yani hepsi farklı noktalarda biraz daha ön plana çıkıyor,  bir özellikleri ile marka değerini arttırabiliyor, ürünlerini ön plana çıkartabiliyorlar. Bunu görmek çok güzel. Bu karmayı insanın zihninde yakalaması çok güzel. O anlamda birden fazla şirkette çalışmak çok iyi bir tecrübe, birden fazla güçlü markada çalışmak insana sağlam bir deneyim katıyor. Burada önemli olan şey,  şirketin bir parçası olduğunuzu hissedip, fark yaratabileceğiniz noktalara odaklanip birşeyleri değiştirebildiğinizi görebilmek.

Peki, biraz da son dönemdeki dünyanın en başarılı markalarından biri olan Google’dan bahsedelim. Bilgisayarını açan herkes belki en az bir kere ama mutlaka Google’a giriyor.  Google bunu nasıl başarıyor sizce?

Marka değerini oluşturan beş ana unsur vardır: Bilinirlik, Kalite ve Tatmin Hissi, Güven, Sadakat ve Rekabet Avantajı. Bunlar içinde en önemlilerinden biri kalite ve tatmin hissi. Google inovasyon konusunda lider bir şirket.. Gerçekten çok iyi mühendislerle çalışarak ve yaratıcılığı destekleyen bir çalışma ortamı sunarak ve internet dünyasının ihtiyaçlarını çok iyi analiz ederek çok iyi ürünler ortaya çıkarıyor. Güven ikinci çok önemli nokta. Google’ın kullanıcı odaklı bir yaklaşımı var, önce  kullanıcının istediğini veriyor, asıl iş modelini sonra kurguluyor. Şirket resmi olarak 98 yılında kuruldu ama şirkete asıl para kazandırmaya başlatan reklam teknolojileri 2000′in başlarında entegre edildi. Google’daki söylem müşteri önce gelir, kötü olmadan da para kazanabilirsiniz. Bu güveni kırmamak, kaliteli servisin sürekliliğini sağlamak marka ile bağı kuvvetlendiriyor, sadakati arttırıyor. Müşteri ile yakın bağ kurup, onun istediğini iyi anlayıp ona en iyi çözümü sunduğunuz zaman başarıyı yakalıyorsunuz.

Ana sayfada logoyu degiştirelim mi diye istekler geliyor mu ?

Ana sayfadaki logoyu özel günlerde değiştiriyoruz. Amacımız o özel günleri tüm internet kullanıcıları ile birlikte kutlamak. Cumhuriyet Bayramı, Sevgililer Günü, Anneler Günü gibi günlerde Google logosunu günü sembolize eden farklı görsellerle yayınlatıyoruz. Hatta geçtiğimiz 23 Nisan’da yaptığımız bir yarışma ile 23 Nisan günü bir kullanıcımızın çizdiği logoyu ana sayfaya yerleştirmiştik.

Bireysel olarak bir başarıyı yakalamak için insanın çalıştığı ortamdan zevk almayı bilmesi lazım. Google bunu oldukça kolaylaştırıyor. Google felsefesinde, çalışanların maaş almak için değil, eğlenmek için ofise gelmelerini sağlamak var.

Bu tarz yaratıcı ürünlerin şirketin kendi yapılanması dışında, çalışanlarına gerçekten böyle bir yaşam alanı sunulduğu için de var olduğuna inanıyorum. Bu sene gittiğim Silikon Vadisi’nde Mountain View’daki Google’ın ana merkezini dışarıdan gözlemleme şansım oldu. Farklı milletlerden öğrencilerin okuduğu büyük bir üniversite kampüsü havasında. Futbol ve basketbol oynayanlar, köpeklerini gezdirenler, kampüsler arası bisikletle gidip gelen çalışanlar. Bu yaklaşımı çalışanlarınıza vermediginiz zaman, çalışanlarınızdan da harikalar yaratmalarını beklemek pek inandırıcı değil galiba.

Tabi ki bireysel olarak  bir başarıyı yakalamak için insanın çalıştığı ortamdan zevk almayı bilmesi lazım. Google bunu oldukça kolaylaştırıyor. Google felsefesinde, çalışanların maaş almak için değil, eğlenmek için ofise gelmelerini sağlamak var. Hakikaten de içerisi oyun alanı gibi,  bilardo salonları var, herkes köpeklerini getirebiliyor, çocuklarını getirenler var, dışarıda okul kampüsü gibi açık bir kafeterya alanı var. Ama, tüm bunların yanı sıra, bilardo ve langırt masalarının yanında beyaz tahtalar var. Çalışanlar eğleniyorlar ama bu rahat ve inovatif ortamda daha özgürce üretebiliyorlar. Bahsettiğim beyaz tahtalarda, duvarlarda ve bir cok yerde degişik programların algoritmalarını gorebiliyorsunuz mesela. Sonra lavaboya gidiyorsunuz, pisuvarlarin üzerinde, lavaboların kenarlarında ufak panolar var ve bunların üzerinde çeşitli bilgisayar problemleri var. Bazı mühendisler takıldıkları algoritmaların çözümünü bilen varsa e-mail adreslerine göndermelerini rica ediyor. İceride boyle bir bilgi paylaşımı ortamı var, rahat ama herkesin işine odaklı çalıştığı bir ortam. Eleman seçimine çok önem veriliyor ve inovasyonu yaratıcılığı tetikleyecek her ortam yaratılıyor. Şirkette 70-20-10 çalışma mantığı var: %70 arama motoru üzerine çalışılıyor, %10 gelecekte şirketin yatırım yapmak istediği teknolojilere harcanıyor, %20 ise mühendislerin kendi zamanı. İstedikleri projede çalışabiliyorlar. Bir mühendis çıkıp diyebilir ki, ben Gmail’in konuşan versiyonunu yapmak istiyorum, yaratmak istiyorum, arkasında hakikaten mantıklı bir gerekçe varsa  tamam diyorlar, kaynağını veriyorlar, gerekirse yanına ekip veriyorlar. Zamanının %20′sinde bu projeyle ugraşabilirsin diyorlar. Gmail bu şekilde ortaya çıkmış bir proje. Orkut- Brezilya’nın en popüler sosyal network sitesi-  boyle çıkmiş bir proje ve yazan kişi bir Türk mühendis. Google News bu şekilde çıkmış. Bu şekilde,  çalışan kişilerin yaratıcılıklarını kısıtlamayıp serbest bıraktığınız zaman çok güzel ürünler çıkabiliyor.

Google ana merkezinde yaratılan bu farklı kültürün ne kadarına Google Türkiye’de sahipsiniz?

Çalışma ortamımızın Google tarzı  olduğunu söyleyebilirim. Bizim ofiste bir eğlence odamız var, içinde  masaj koltuğu ve nintendo gibi rahatlatıcı ve eğlenceli vakit geçirici bir takım renkli oyuncaklar da mevcut. Kendi odalarımızda da bir şekilde bu rahatlığı yaşatmaya çalışıyoruz ama Google tarzı sadece görsellikle olmuyor tabi, önemli olan zihniyeti: hiyerarşi yok, kıyafet zorunlulukları yok, herkes rahat hissettiği şekilde giyiniyor, haftada bir Cuma günleri akşam iç çıkışı öncesi bütün ekip bir araya gelip eğlenceli vakit geçirip evlere dağılıyor, Google’da herkesin her fikri değerlidir, çalışırken eğlenmek önemlidir.

Ne güzel! Google’ın arama motoru özelliği dışındaki fonksiyonlarından ve iş modelinden bahsedelim mi?

Google’ın vizyonu, dünyanın tüm bilgilerini organize etmek, bu bilgileri evrensel olarak erişilebilir ve kullanışlı hale getirmektir. Dünyanın bütün bilgileri dendiği zaman sadece dijital ortamdan bahsetmiyoruz. Çünkü şu anda baktığımız zaman dünyanın bilgisi denilen platformun %70 i hala basılı platformda, yani dergiler, ansiklopediler, gazeteler ve kitaplar. Bu anlamda, Google’ın bütün bilgileri dijital ortama koyup aranılabilir bir hale getirme misyonu bulunmaktadır. Mesela Book Search çalışması altında, universitelere gidiliyor, kütüphanelere gidiliyor, kitaplar tek tek sayfa sayfa taranıp internete konuluyor ki dijital ortamda ulaşılabilir bir hale gelsin. Google News’ in içindeki haberler de internet platformundaki haberlerin zenginleştirilmesini sağlayan bir çalışma.  Şimdi ise Google News kapsamında en eski gazetelerin arşivleri taranıp dijital ortama konulmaya başlandı ki bu inanilmaz bir bilgi birikimi. Bilgi denilen şey farklı formatlarda da mevcut, yani resim de bir bilgi mesela ve Google’ın Picasa uygulaması resimlerin paylaşıldığı bir platform ve oradaki teknoloji de gün geçtikçe daha çok gelişiyor. Bunun dışında, Google video platformu da videoların paylaşılmasını ve internet ortamına taşınmasını sağlayan bir platform. Gmail’e baktığımızda elektronik posta aracılığıyla yaratılan bilgi alişveriş platformunu görüyoruz. Bakıldığı zaman ürünler değişik gibi gözüküyor, Gmail elektronik posta çözümü, Google Calender  takvim çözümü, Picasa resim paylaşımı, Google Video, video paylaşımı, Google Maps haritaların paylaşımı. Aslında hepsi bilginin farklı formatlarda  internette paylaşılmasını ve aranabilmesini sağlayan  teknolojilerden oluşuyor, yani ana vizyon hiçbir zaman değişmiyor. Bunun yanındaki vizyon ise bilgiyi erişilebilir hale getirmek, bu da tabiî ki güçlü arama motorlarıyla başarılıyor. Şu anda sadece masaüstü platformunda değil, cep telefonu platformunda da Google her ürününü kullanıcılarına sunuyor, Google Maps for Mobile cep telefonuna eşlik ediyor, Google Search’ün mobil versiyonu var, Picasa’ya cepten ulaşılabiliyor, artı bir adım yine Android Google‘un  cep telefonları için yazdığı açık bir işletim sistemi platformu. Yakın zamanda Google’ın çıkardığı önemli bir ürün de internet tarayıcısı olan Google Chrome. Google’ın bir yaklaşımı da  teknolojiyi alıp kapatmaması, açık kaynak kodları ve API’ları sayesinde teknolojisini açıyor ve Google platform üzerinde çözümler geliştirmeye olanak veriyor.

Tüm bu hizmetleri sağlayan Google nereden para kazaniyor?

Google temel olarak reklamdan para kazaniyor. Kullanıcılar bir arama yaptığı zaman sağ tarafta arama ile ilgili reklamlar çıkıyor. Bu yapının şöyle güzel bir yanı var: Kullanıcı bir arama yaptığı zaman o sayfada reklam görmüyor, çünkü aradığı kelime ile ilgili reklamlar çıktığından aslında arama sonuçlarını görüyor. Google kullanıcıyı sonuca ulaştırıyor ve reklam kirliliği yaratmadan bir reklam platformu sunmuş oluyor. Bunun dışında Google’ın bir de içerik ortakları ağı var. İçerik ağındaki mantık şu: siz bir web sitesi sahibisiniz ve bu web sitesinden gelir yaratmak istiyorsunuz, sayfanın bir kısmını Google reklamlarına ayırıyorsunuz ondan sonra Google otomatik olarak o web sitesinin  içeriği ile alakalı reklamları yan tarafta yayınlıyor ve orada dolaşan bir kullanıcı, bir müşteri yandaki reklama tıkladığı zaman Google buradan para kazanıyor ve kazandığı paranın bir kısmını da web sitesi sahibine veriyor. Burada bir kar paylaşımı var. Şu anda Google ‘ın Türkiye’de binlerce içerik ortağı var web sitesine reklam alan. Reklam veren açısından da bakıldığı zaman avantajı, Google’da verdiği reklam sayesinde Türkiye’deki yirmi milyondan fazla internet kullanıcısının kullandığı Google arama motoru sayfalarında reklamı çıkıyor, sadece konuyla ilgili doğru hedef kitleye reklamı gösteriliyor, sadece reklama tıklandığında ödeme yapıyor ve reklamının geri dönüşünü tam olarak ölçebiliyor.

Sizi yakalamışken Google’ın yakın zamandaki süprizleriyle ilgili biraz tüyo verebilir misiniz?

Google’ın Google Labs denilen bir sitesi var, buraya girildiği zaman şu anda üzerinde çalışılan birçok teknolojiyi görebiliyorsunuz, aslında az çok Google’ın ne yöne doğru gittiğinin sinyallerini bu sayede görebilmek mümkün, ama net olarak hangi ürünü ne zaman çıkaracağı konusunda Google hiçbir açıklama yapmıyor. Ürünün tam olarak hazır olduğunu hissettikleri zaman , ürünü çıkartıyorlar. Türkiye ofisi olarak bizim hedefimiz mümkün olduğu kadar çok Google ürününün Türkçeleşmesini sağlamak. Türkçeleştirmek aslında bir açıdan bakıldığında içindeki kelimelerin Türkçeleştirilmesi gibi algılanıyor ki, bu işin çok basit bir kısmı. Önemli olan ürünün lokal pazara uygun bir hale getirilmesini sağlamak,. Mesela Google Maps uzun zamandır Türkçe ama içindeki haritaların Türkiye’yi iyi yansıtması, içindeki yol tariflerinin düzgün bir şekilde çalışması, adres aradığımda doğru bir şekilde cadde adı ve kapı numarası ile bana tam olarak gösterebilmesi asıl lokalizasyonu sağlıyor. Bunların hepsi de içerik ortakları ve  mühendislerle birlikte çalışmakla ortaya çıkıyor. Biz de Türkiye’de bu tarafa çok ağırlık veriyoruz Türkiye internet kullanımı açısından çok önemli bir pazar ve bu yüzden Google’da Türkçe, öncelikli diller arasında.

Siz günluk hayatınızda hangi internet sitelerini kullanıyorsunuz? Rutin yaşamınızda hangi sitelere girmeyi tercih ediyorsunuz? Türkiye’de takipçisi olduğunuz siteler…

En çok girdiğim site Google!

Kimin değil ki:)

Google’ın diğer internet şirketlerinden çok daha farklı bir anlayışı var. Bir çok şirketin amacı kullanıcı benim siteme gelsin, benim sitemde mümkün olduğunca çok vakit geçirsin. Bu önemli bir başarı kriteri sayılıyor. Google’ın arama motorundaki mantık ise tamamen ters! Kullanıcı bizim sayfamızda ne kadar az kalırsa o kadar başarılıyız demektir, çünkü çok  kalıyorsa aradığını bulamadı demektir. Ben bir çok işimi internet platformunda yapıyorum. Bilgilerimin çoğunu Google platformunda  tutuyorum. Cep telefonumdan da sürekli internete bağlıyım. İnternette alışveriş, Türkiye’de de çok hızla gelişmekte olan bir platform ve ben de internet üzerinden çok fazla alışveriş yaparım. Google News üzerinden haberlere ulaşıyorum.

Son olarak, Türkiye’deki internet pazarının geleceğinden umutlu musunuz?

İnternet kullanımı açısından bakıldığında,  çok iyi ve çok büyük bir pazar Türkiye. Net olmayan verilere göre 20 milyonun üzerinde internet kullanıcısı olduğu tahmin ediliyor. Anlayacağınız Türkiye’nin neredeyse üçte biri internette. Türkiye’nin bir cok ülkeden internet kullanımı olarak bir adım önde olduğunu görüyoruz, bu da güzel ve sevindirici bir şey. Google Türkiye olarak bir ürünü lanse ettiğimizde müthiş bir artış grafiği görüyorum, yani internet kullanıcıları yeni teknolojileri yakından takip ediyorlar. Türk kullanıcısı internete ve teknolojiye çok meraklı. Şu anda Türkiye’nin %90’a yakını ADSL üzerinden internete bağlanıyor. Orantı olarak broad band geniş band erişiminin yaygın olması,  çok büyük bir artı, bir çok teknolojiye hızlı adapte olunmasında büyük etken. Fakat kurumlar tarafından baktığımızda tablo o kadar güzel değil. Türkiye’de yaklaşık iki milyon küçük ve orta ölçekli işletme var. Bunların yaklaşık 400 bininin websitesi var. Yaklaşık 1,5 milyon firma kendisini duyurabilmek için, en temel ve en düşük maliyetli yer olan interneti hala kullanmıyor.  İnternet reklam pastasının da, toplam reklam pastasının %2-3 lerinde dolaşmasının temel sebebi bu. Ama ileriye dönük baktığımızda, ciddi bir bilinç oluştuğunu da görüyoruz. Herkes internette olmam lazımı kabullenmiş durumda. Bu konuda gelecek umut verici. Internet reklamcılığının pastadaki payı katlanarak artıyor. Onun için çok yakın zamanda internetin çok daha etkin kullanıldığı bir kurumsal ortamı görmeye başlayacağımızı düşünüyorum.

Çok teşekkür ederiz.

İnternet kullanımı açısından bakıldığında,  çok iyi ve çok büyük bir pazar Türkiye. Net olmayan verilere göre 20 milyonun üzerinde internet kullanıcısı olduğu tahmin ediliyor. Anlayacağınız Türkiye’nin neredeyse üçte biri internette.