bread

VINTAGE: Eskiye yeni ve taze bir soluk

“Vintage parası olanın ulaşabildiği değil, duruşu olanın tercih ettiği bir giyim tarzı” diyor Tunç Tuncay (ACI ’97). Tuncay’ın Çukurcuma’da açtığı ‘Tábe Kıyamet’, şimdilerde vintage tutkunlarının yeni adresi. Yıllanmış, deformasyona uğramamış, hatta hiç kullanılmamış kıyafetler, aksesuar ve eşyalar vintage kabul ediliyor. Eğer sizin de eskilere dair sandıklarda gizli hazineleriniz varsa şimdi bunları değerlendirmenin tam zamanı.

Tábe Kıyamet, Osmanlıca bir deyim. Kıyamete kadar demek. Tunç Tuncay, küçük, şirin mekanından alınan her parçanın, kullanıcısına kıyamete kadar eşlik etmesini istiyor, bu nedenle buraya ‘Tábe Kıyamet’ demiş. Kıyafetlerinizi başkasının üzerinde görmek istemiyorsanız, kendinize özgü bir estetik anlayışınız varsa ve seri üretim kıyafetlerden hoşlanmıyorsanız burası mutlaka uğramanız gereken bir yer. Üstelik hem Tábe Kıyamet’in içinde bulunduğu yapı hem sokağın kendisi tarihi dokusuyla gerçekten görülmeye değer.

Eski ama birinci el

Fransızca ‘bağbozumu’ anlamına gelen ‘La Vendange’ kelimesinden gelen vintage, aynı zamanda ‘iyi eskimiş’ demek. Zaten Tábe Kıyamet’te bildiğimiz manada eski bir şey yok. Her şey gıcır gıcır, her şey birinci el.

Vintage hazır giyim ve tekstilde son on senedir kullanılan bir kavram. Bir kıyafetin vintage olması için, en az 15-20 yaşında olması gerekiyor. “Yıllanmış şarap gibi” diyor Tunç Tuncay kıyafetlerini anlatırken. Kıyafetin ya da eşyanın saklandığı yerde el değmemiş, iyi eskimiş ve hiç yıpranmamış olması gerekiyor.

Vintage kıyafetlerin popülaritesinin artmasının sebebini de şöyle anlatıyor: “Büyük markaların seri üretim ürünlerini kullanmaktan bıkan insanlar, kendilerini daha çok yansıtan kıyafetlere yönelmeye başladılar. Bu akımın çıkış noktası Amerikalı sanatçılar. Tek olma istekleri vardı ve bu nedenle de vintage’a yöneldiler. Amerika’da bu şekilde başlayan akım, Avrupa’da da son beş altı yıldır oldukça popüler.”

Türkiye’de konumlandırma yanlış

Türkiye’de bu anlayışın yeni yeni gelişmeye başladığını ifade eden Tuncay, yanlış konumlandırmadan dolayı vintage’ın pahalı ve ulaşılamaz olduğuna dair bir algının oluştuğunu söylüyor: “Bence burada henüz yeterince gelişmemesinin nedeni mekânlardaki yanlış konumlandırma. Etiler, Bebek gibi semtlerde mağaza açmak ve ürünleri çok fahiş fiyatlara satmak vintage’ın ruhuna aykırı. Vintage parası olanın ulaşabildiği değil, duruşu olanın tercih ettiği bir giyim tarzı. Ben Çukurcuma’nın bu iş için biçilmiş kaftan olduğuna inanıyorum. Etrafınıza bir bakın, Londra’nın, Paris’in bir sokağından hiçbir farkı yok burasının bence.”

Çukurcuma cazibe merkezi

Çukurcuma’nın giderek daha çok ilgi topladığını belirten Tuncay, açılan kafeler, restoranlar, antikacılar ve ikinci el mağazalarıyla buranın giderek cazibe merkezi olmaya başladığını, hayata geçirilmesi planlanan Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi ve House Café ile popülaritesini daha da arttıracağını söylüyor. Ancak Tábe Kıyamet için dileği kıyamet kadar müşteri değil, aksine bilen, anlayan, anlamak isteyenin buraya gelmesi. “Ben şu kapıdan 200 kişi girsin istemiyorum. Onun yerine 15 kişi girsin ama buradan mutlu ayrılsın. Özgün olmak isteyenler, kendilerini özel hissetmek isteyenler gelsin. Çünkü vintage kültürünün temelinde bu vardır.”

Pop kültürü patlama yaptı

60’lardan 80’lerin sonuna kadar kıyafet ve aksesuarların yer aldığı Tábe Kıyamet, kısa zamanda hatırı sayılır bir müşteri portföyü oluşturmuş. Portföyde magazin dünyasından tanıdığımız pek çok isim de var. Yine aynı bölgede ikinci bir şube açmaya hazırlanan Tuncay, “Şimdilerde gençler arasında 80’ler ciddi bir patlama yaptı. Yeni şubemiz bu yüzden daha çok pop ağırlıklı olacak ve erkeklere yönelik ürünler de yer alacak” diyor.

Peki vintage’in, ikinci el ya da retro’dan farkı ne? Tuncay, ikinci el ile vintage arasındaki ölçütün yaş ve kullanılmışlık olduğunu söylüyor: “Bir eşyanın vintage olması için en az 15-20 yıllık olması ve hiçbir deformasyona uğramaması gerekir. Tábe Kıyamet’teki satılan ürünler bu yaş aralığındadır, hatta daha eski tarihlere dayanan aksesuarlar ve eşyalar da vardır. Giysiler hiç kullanılmamıştır ve dahası ikinci bir eşleri yoktur. Buradaki kıyafeti aldığınızda onun sizden başkasında olmayacağını bilirsiniz Retro ise vintage’den tamamen farklıdır, eski bir tarzın yeniden moda olması ve  üretil-mesidir, hemen türevleri ortaya çıkar.”

Kumaş ve dikiş kalitesi bozuldu

Seri üretim yapan büyük markaların modayı, trendlerden ibaret hale getirmesini eleştiren Tunç Tuncay, vintage giyinmenin bir moda ya da trend olamayacağını düşünüyor. Artan ilgiyi de şuna bağlıyor: “Markalar arasındaki rekabet arttığından fiyat ve kalite ekseninde düşüşler oldu. Eski kıyafetlerdeki kumaş ve dikiş kalitesini bugün artık büyük markalar dahi yakalayamıyor. Neredeyse her şey penye ve üç-beş yıkamadan sonra giyilemez bir hal alıyor. Fiyatların düşmesi müşteriye yaradı yaramasına ama bir aynılık, hatta tıpa tıplığı da beraberinde getirdi. Bir de müşteri bu markalardan alışveriş yaparken sezonda yüz liraya aldığı ürünü, indirimde altı liraya görünce kendisini ister istemez kötü hissediyor. Hiçbir müşteri bu duyguyu yaşamak istemez. Maalesef moda piyasasının kuralları böyle işliyor.”

Stil sahibi olmak bir meziyet

Tunç Tuncay, mayıs ayında birinci yılını kutlayacak Tábe Kıyamet’in kısa zamanda geldiği noktadan çok memnun. 2009’da Vivien Westwood ve Roberto Cavalini gibi dünyaca ünlü modacıları ağırlayan Fashionable Istanbul kapsamındaki etkinliklerde ünlü isimlerin taşıdığı yaklaşık 20 kıyafetiyle moda dünyasında epey sükse yapmış. Stil sahibi, ne istediğini bilen insanlarla çalışmanın çok zevkli olduğunu söyleyen Tuncay, kendine yeni bir stil oluşturmak isteyenlerin Tábe Kıyamet’e geldiğini ve beraber harika sonuçlar elde ettiklerini ifade ediyor: “İki yol var, ya kişinin eğilimlerine göre tercihler yaparız ya da gelen kendisini tamamen bana bırakır. Eğer ikinci seçeneği tercih ederlerse önce alışkanlıkları ve zincirleri kırmak gerekir. Bunun için arka arkaya 15–20 elbise denettiririm. Tarz belirlemek, kendine özgü olmak böyle bir şey. Özellikli olmak istiyorsanız, mutlaka bir tarzınız olmalı. ”

Mühendislikten moda dünyasına

Tunç Tuncay’ın bu işe başlaması tesadüflere biraz da farklı bir deneyim yaşama isteğine dayanıyor. 1997’de ACI’yi bitirdikten sonra Yeditepe Üniversitesi Sistem Mühendisliği bölümünde burslu okuyan Tuncay, mezun olduktan sonra da dil öğrenmek için Madrid’e gidiyor. Ev arkadaşı ünlü bir saç tasarımcısı olunca ister istemez modayla daha yakından ilgilenmeye başlıyor. “Ev arkadaşım ünlü modacıların defilelerinde saç tasarımı yapıyordu. Onun vasıtasıyla Pepe Jeans’in Avrupa Genel Müdürü olan Trevor’la tanıştım. Bu işte ilk adımları o attı, Los Angeles’taki kıyafet depolarıyla iletişim kurdu. Ben de onunla beraber kendimi sektörün içinde buldum. Zaten eskiden beri ne zaman yurtdışına gitsem hep ara sokaklardaki küçük butikleri, ikinci el dükkânları gezerdim. Türkiye’ye dönüp, farklı şirketlerde farklı pozisyonlarda bir süre çalıştıktan sonra Tábe Kıyamet’i açarak tamamen bu sektöre yönelmeye karar verdim.”

Şimdi sakla 20 sene sonra kullan

Tábe Kıyamet’te satılan kıyafetleri tek tek kendisinin seçtiğini söyleyen Tuncay ne yazık ki Türkiye’de istediği nitelikte parçalar bulamadığından yakınıyor: “Çoğunlukla yıpranmış veya zarar görmüş kıyafetler önüme geliyor. Bu nedenle parçaları ya yurtdışı seyahatlerimde alıyorum ya da internet üzerinden görüp beğenip sipariş veriyorum. Los Angeles’ta beraber çalıştığım depolar var. Bunlar her sezon sonrasında o yılın önemli parçalarını toplayıp, depoluyorlar. Zamanı geldiğinde de piyasaya, film stüdyolarına ve moda evlerine veriyorlar. Moda etkileşimler üzerine kurulu bir sektör olduğundan eskiler, yeniden ve farklı biçimlerde moda oluyor.” Tunç Tuncay’a göre moda kendine yakışma-yakıştırma ile rahatlığın birleşiminden oluşuyor. Kendi tarzını da böyle tanımlıyor. “Trendleri izliyorum ama bire bir uygulamıyorum, kendime özgü bir giyim tarzım vardır, çünkü içimden geldiği gibi giyiniyorum” diyor ve ekliyor: “Bence önemli olan kombinasyonlar. Sezondan elbette beğendiklerimi alıyorum, ama onları bambaşka ve çoğunlukla da eski parçalarla eşleştiriyorum. Böyle olunca tarzınız da ortaya çıkıyor.”

Sanal ortamda artan paylaşımlar

Amerikan Koleji mezunu olmanın kazanımlarını anlatırken özelikle sosyal paydaşlık kavramı üzerinde duran Tunç Tuncay bu uğurda önemli bir misyon da yüklenmiş. Mezunlar arasındaki iletişimi başlatan, sürekli ve etkin kılan sanal bir platform kurmuş: “İzmirliler çok heyecanlı bir yapıdadır ama iş ilk adımı atmaya geldiğinde o kadar eli çabuk davranamazlar. Biz birkaç arkadaşla birlikte internet üzerinden mezunları bir araya getirecek bir adım attık ve ne mutlu ki gerisi geldi. Önce dönem dönem etkinlikler organize ettik. Daha sonra bunlar daha büyük katılımlı buluşmalara dönüştü. 50 kişi derken, 150 kişi olduk, şimdi bu sayı birkaç bine ulaştı.”

Sosyal paydaşlık en büyük kazanım

Sosyal ağların kariyer gelişimi üzerindeki artan önemine dikkat çeken Tuncay, yıldızı parlayan sosyal medyanın ışıltısından yararlanmayı hedeflediklerini söylüyor: “İstediğiniz üniversiteden mezun olabilirsiniz. Ama iyi bir yere gelmek istiyorsanız, doğru kişileri tanımalısınız. Çünkü artık her şey sosyal ağlar ve kişisel tanıdıklıklar üzerinden yürüyor. Bu alanı görmezden gelerek ne işinizi büyütebilir ne kariyerinizi geliştirebilirsiniz. Biz de kıyafetleri facebook üzerinden satışa sunuyoruz. Bizi sadece sanal ortamdan takip eden, sipariş verenler de giderek artıyor, böylelikle Istanbul dışına da hitap edebiliyoruz.”

Amerikan Koleji mezunları arasında güçlü bir iletişim olduğunu söyleyen Tunç Tuncay, “Mezunların okullara aidiyeti çok yüksek. Bu da bir araya gelmemizi, birlikte hareket etmemizi ve ortak bir lisan oluşturmamızı kolaylaştırıyor. Ayrıca mezunlar birbirlerini gözetiyor, yönlendiriyor hatta yeni mezunların iş bulmalarına yardımcı olacak adımlar atıyorlar. Bana da zaman zaman böyle talepler geliyor. Tanıdığım bildiğim, yardımcı olabileceğini düşündüğüm mezunlara sosyal çevremle destek olmaya çalışıyorum. Bir anlamda Amerikan Koleji mezunları arasında sosyal bir diyalog başlatıyorum”.

Moda ve sokak kültürü

Bütün bu sosyal ilişkiler sayesinde gelmiş olduğu noktadan son derece memnun Tunç Tuncay. Gelecek için ilginç planları var. Mesela Berlin’de kent kültürü üzerine çıkartılan bir dergi için yaptığı moda çekimleri çok beğenilince bu derginin İstanbul versiyonunu üretmeyi düşünüyor. Bir yandan da moda ve sokak kültürü üzerinde daha çok yoğunlaşmayı planlıyor. Büyük ihtimalle beş on yıl sonra, Tábe Kıyamet ve Tunç Tuncay bugünkünden çok başka bir yerde olacak. Dünyayı gezme şansına sahip olamayanların önüne renkli kültürleri, farklı yaratıcılıkları ve kendine özgü duruşları çıkartacak.

 

MODA SÖZLÜĞÜ

GRUNGE: Aslen 80’lerde başlamış olan bu akım Nirvana’nın piyasaya çıkışıyla 90’larda altın çağını yaşadı. Neredeyse birçok moda akımı gibi müzikten ilham alan grunge, Pearl Jam, Soundgarden gibi grupların giyim tarzlarıyla özdeşleşmişti. Taşlanmış kot pantolonlar üst üste giyilmiş baskılı T-shirtler ve deri ceketlerin ağırlıkta olduğu akım, şimdilerde post-grunge adıyla anılıyor.

DISKO: Bu aralar evde ne kadar aksesuarınız varsa hepsini takabilir, parlak renkli neyiniz varsa giyebilirsiniz. Neon renkler, akıl almaz yükseklikteki apartman topuklar, büyük bedenler, tıpkı babanızınmış gibi duran ceketler, trikolar, pembe dudaklar, mavi tırnaklar süper miniler, asimetrik saç kesimleri ve hatta vatkalarla 70 ve 80’lerin ünlü disko akımı tüm ihtişamıyla geri döndü. Birkaç sene öncesine kadar “en büyük moda hatası” olarak görülen kıyafetlerimizi dolabın karanlık köşelerinden çıkardık.

HAUTE COUTERE: Kişiye özel ve tek üretim demek olan Haute Couture, ultra lüks bir moda akımı olarak biliniyor. Üzerinize göre ve sadece sizin için dikilmiş bu kıyafetler büyük modacıların ellerinden çıkıyor. Akıl almaz fiyatlara alıcı bulan Haute Couture elbiseler pahalı mücevherler ile donatılarak daha da ulaşılmaz ve benzersiz kılınıyor. Tek olmak isteyen ve bunu karşılayacak kadar parası olanların akımı.

GOTIK: Viktoryen elbiseler ve yine siyah. Siyah saçlar, siyah makyajlar, siyah kıyafetler, danteller, tüller… Bol miktarda erotizm ve fetiş göndermesi içeren ancak aynı zamanda androjen bir yaklaşımı da olan gotik giyim tarzı halen sokaklarda sıkça gördüğümüz bir moda akımı. Korkunç ve ihtişamlı bir mimari biçim olarak geç Ortaçağ döneminde revaçta olan gotik akım, giyim tarzı olarak 1970’lerin renkli disko akımlarına karşı geliştirilmiş ve benimsenmiştir.

PUNK: Piercingler, radikal saç kesimleri ve renkleri, sıra dışı olarak adlandırılabilecek kıyafet seçimleri ile punk alt kültürünü benimsemiş olan kişilerin kullandığı giyim tarzına verilen isim. 70’lerde Vivien Westwood ile podyumlara da taşınan punk akımı, halen çeşitli şekillerde hayat buluyor. Yırtık kıyafetler, kaçmış çoraplar, koyu renk makyajlar ve bol miktarda dax ile sabitlenmiş saçlar bu akımın olmazsa olmazları.

HIP-HOP: 80’lerin siyahi break dansçılarının kıyafetleri 90’larda biraz değişime uğramış da olsa, break dans hâlâ break dans. Günümüzde hip-hop olarak bilinen bu giyim tarzı, olağan dışı bol pantolonlar, XL T-shirtler, bol miktarda ve üst üste takılmış altın zincirli kolyeler ve hatta aksesuar haline dönüştürülen boxer çamaşırlar ile kendini gösteriyor. Beyzbol şapkaları ya da kar bereleri de bu tarzın tamamlayıcıları.

BOHEM: Çiçek çocukların çok geride kaldığı günümüzde yeni hippi olarak tanımlanabilecek bu tarz, o dönemde “pis ve bakımsız” olan her şeyin, “pahalı ve lüks” olarak geri dönmesi şeklinde karşımıza çıkıyor. Uzun elbiseler, sandaletler, boyna öylesine atılmış atkılar, sıra sıra bileklikler ve etnik desenler ön plandadır.

EKLEKTIK: Tarzları birbirine ekleyerek kullanmayı amaçlayan bu akım, felsefeden sanata birçok alanda kendini gösteriyor. Retronun aksine bir ürünü yeniden yüceltmeyi amaç edinmemiş olan bu stil tarihin farklı dönemlerinden seçkilerle bir bütün oluşturmayı hedefliyor. Biraz bohem, biraz punk ve biraz da gotik olmak bu akım için iyi bir örnek teşkil edebilir.

RETRO: Sanayi devriminden günümüze kadar moda olan akımların, dönüp dolaşıp yeniden karşımıza çıkması demek olan retro, biraz kitsch biraz nostaljik bir yaklaşım taşıyor. Retro, eski bir akımın yeniden üretilmesi anlamına geliyor.

GLAM: Uzun kabarık mümkünse gereğinden fazla yandan ayrılmış sarı saçlar ve siyah göz makyajları yeniden revaçta. Bir rock grubu üyesi gibi giyinmenize olanak tanıyan bu akım, deri aksesuarlar, zımbalar, dumanlı göz makyajı ve zincirlerle ön plana çıkıyor. Biraz WASP biraz Blondie. 2000’lerde ne isterseniz o olabilirsiniz.

Tunç Tuncay’la yapılan bu söyleşi, Tetra İletişim tarafından, Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) için üretilen “Buluşma” dergisinin 4. sayısında (Nisan 2010) yer aldı. Türkşan Karatekin tarafından gerçekleştirilen söyleşinin fotoğrafları Tunç Tuncay ve ‘Tábe Kıyamet’ arşivinden edinildi. Sayfa tasarımı ve uygulaması Orçun Peköz tarafından yapıldı.